26 Şubat 2010 Cuma

mutlu olalım derneği

mutlu olalım çocukları için kartpostal kampanyası yapılmıştı.ona katılamamıştım.bu sefer kibrit kutuları çoçuklarımız için süslenecek.yetenek sizin blogunda etkinliği duyurmuş.etkinliğe katılanlar ona yorum bıraksınlar.

Etkinliğe katılıp, blogunda duyuranları bir süpriz bekliyor. Kutu hazırlayıp aşağıdaki adrese gönderecek olan,katılmayıp duyuru yaparak katkı sağlayan herkese sürpriz var!

Kutuları en geç 23 Nisan tarihine kadar yollayabilirsiniz. onlara kendi bayramlarında çok güzel bir hediye olacak.gelin siz de bir çocuğu mutlu edin!

Kibrit Kutusunun Gönderileceği Adres:

Mutlu Olalım Derneği
Özlem Şengir
Adres: M. Kemal C. Burak Apt. No 44 D 4 Bornova-İzmir

18 Şubat 2010 Perşembe

taçlar



çok dalgınım bugünlerde.hamilelikten mi acaba?bugünü 19'u zannedip doğum gününü kutladım az önce eniştemin.rezil oldum.bu hafta leyla gibiyim.
kocacımın ayağı alçıya alındı.bütün gün yatıyor.yere basmaması gerekiyormuş.çatlak varmış.kayınvalidemler geldi sağolsunlar.kocacım emin ellerde.

bugün de gri tacı taktım.aa bunu yazmamıştım diye aklıma geldi.hazır aklıma gelmişken yazıyorum.her an unutabilirim bu kafayla:)

14 Şubat 2010 Pazar

sevgililer gününüz kutlu olsun


kocamla en sevdiğimiz şeylerden biri karşılıklı kahve içmek.hiçbirşeye değişmem bu keyfimizi.bu kahve fincanlarını da görür görmez dayanamadık,aldık.küçük şeyler daha anlamlı benim için.sevgililer gününde pahalı hediyeler,lüks harcamalardan hoşlanmıyorum.doğum günü hariç böyle günleri kutlamayı da sevmiyorum.önemli olan her anınızda yanınızda hissettiğiniz,birlikte ağladığınız,birlikte güldüğünüz,herşeyi,iyi günü,kötü günü,parasızlığı,aynı hayalleri paylaştığınız,kalbinizin öbür yarısını bulabilmek.
kocacımla en sevdiğimiz şiiri de sizlerle paylaşmak istiyorum.sevgiyle kalın...
SENİNLE YAŞLANMAK İSTİYORUM
Seneler Geçsin,Sen Beni bil ben seni bileyim istiyorum.
Benim olduğun kadar dostlarının,Dostlarının olduğun kadar benim ol istiyorum.
Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
Yaşayalım ki,Öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı.
Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız.
Sen çok dertlenip,içip arkadaşlarınla eve gelmelisin.
Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız.
Öyle ki,yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
Yaşayalım ki,paramız olunca sevinelim.
Güzel günlerimizi,evimizde,bir şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız.
Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek….
Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuklarımız olmalı,
Düşünsene senin ve benim olan bir canlı.
Geceleri ağladıkça sırasıyla susturmalıyız.
Sen arada mızıkçılık yapmalısın.
Ve ben söylenerek sıranı almalıyım.
Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım,Söylenerek yumurta kırmalısın.
Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken,Herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı.
Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden.
Mutluda olsa,Kötüde olsa,Yaşadığımız günler bizimgünlerimiz olmalı.
Saçlara düşünce yada gidince aklar,Çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehirden.
Kavgasız,Her sabah cinayetle uyanılmayan,Sessiz bir yere gitmeliyiz.
Geceleri balkonda denizi seyredip,Sandalyelerimizde sallanmalıyız.
Eve gelip benden kahve istemelisin.
Çocuklar gelmeli ziyaretimize,
Geçmişteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız.
Öyle sevmelisin ki beni,
yazdıklarım korkutmamalı seni,Tebessümler açtırmalı yüzünde.
Birgün bu hayatı bırakıp giderken,
Sadece mutluluk olmalı yüzümüzde
Birbirimiz sevmenin gururu olmalı
“HERŞEYDE”…..
CAN YÜCEL…

8 Şubat 2010 Pazartesi

keçe tacım


öyle tembelim öyle tembelim ki.
bu aya kadar iyiydim.hareketliydim.
artık 27.haftadayım.
ayaklarım,ellerim iyice şişti.bel ağrısı,bacağıma vuran ağrı yüzünden yürürken çok ağrı çekiyorum.uyuyamıyorum.azıcık iş yapayım yoruluyorum.
elimin şişliğinden yazı yazmak bile öyle zor ki.
tabii bunlar olacak.kolay birşey değil hamilelik.
Allah'a şükür ben ve bebeğim sağlıklıyız.

bu tacı yapalı çok olmuştu.bilgisayarımı kurcalarken buldum.yayınlamayı unutmuşum.
bu aralar tek yaptığım şey geceleri ikili koltuğuma yerleşip ayaklarımı uzatıp örgü örmek.
battaniyemi bitirmeye çalışıyorum.
bu hafta izinliyim.biter diye umuyorum.
aynı şeyi yapmaktan çok sıkıldım çünkü.
herkese iyi haftalar:)
mutlu günler:)

4 Şubat 2010 Perşembe

BARDAĞI YERE BIRAKIN BUGÜN



Profesör elinde içi dolu bir bardak tutarak dersine başladı Herkesin göreceği bir şekilde tutuyordu ve ardından sordu : "Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?"

'50gm!' .... '100gm!' .....'125gm' ..diye öğrenciler yanıtladı.

"Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem," dedi profösör, "ama, benim sorum şu ki : "Bu bardağı böyle birkaç dakikalığına tutsaydım ne olurdu?"

'Hiçbir şey' …..diye yanıtladı öğrenciler. "

Tamam peki 1 saat boyunca tutsaydım ne olurdu?" diye sordu profesör bu kez…

"Kolunuz ağrımaya başlardı efendim" diye öğrencilerden biri yanıtladı

"Haklısın, peki şimdi ben 1 gün boyunca tutsam ne olurdu?"

"Kolunuz iyice ağrır, kas spazmı, batar vs gibi sorunlar yaşardınız ve hastaneye gitmek zorunda kalı rdınız!"…..

tüm öğrenciler çeşitli yorumlar yapt ı ve gülüştüler

"Çok iyi. Peki tüm bu sorunlar olurken bardağın ağırlığında bir değişme olur muydu?" diye sordu profesör.

"Hayır…." diye yanıtladı herkes

Peki o zaman kolun ağrımasına ve kas spazmına neden olan neydi?"

Öğrenciler bulmaca çözermişçesine düşünmeye başladılar.

"Acıdan ve ağrıdan kurtulmak için ne yapmam gerekir bu durumda?"diye tekrar profesör sordu. "Bardağı bırakın düşsün!" diye öğrencilerden biri yanıt verdi.

"Kesinlikle!" dedi, profesör.

"Hayatın problemleri de böyle bir şeydir. Onları kafanda birkaç dakika tutarsın. Bir sorun yokmuş gibi görünür. Uzun bir süre düşünürsün. Başınız ağrımaya başlar.

Daha uzun düşünün.

Artık seni bitirmeye ve hiçbir şey yapamamana neden olur.

Hayatınızdaki mücadeleleri ve problemleri düşünmek önemlidir, Fakat DAHA ÖNEMLİSİ onları her günün sonunda, uyumadan önce yere bırakmaktır (bardak gibi).

Bu şekilde strese girmez, ve her gün taze bir beyin ile uyanır ve her konuyla ve yolunuza çıkan her mücadele ile başa çıkabilecek güçte olursunuz!


Bu yüzden bugün ofisten ayrıldığınızda,


Sevdiklerinize şunu hatırlatın: 'Bardağı yere bırakın bugün!'