öykü'nün odasına uzun bir süre istediğim gibi perde bulamadım.
çocuk odası deyince hep ayıcıklı,barbili perdeler var.
hiçbirşey beğenemeyince biz de evdeki perdeyle idare ettik.
sonra ıkeada bu kumaşı gördük.
çok beğendik.
kayınvalidem dikti sağolsun.
öykü çok sevdi.
gidip gelip üstündeki arabaları,kelebekleri gösteriyor.
artan kumaştan bir de yer minderi oldu.
tül mutfakta kullandığımız tüldü.
çok açık turuncu rengi,üstünde kelebekleri var.
güneşlikle uyumlu oldu onlar da.
***
geçen hafta tanıştığım bir kişiyle yaşadığım bir olayı paylaşmak istiyorum sizinle.
bu kişi kedilerden çok korkuyor.
apartmanda kutu içinde bakılan kediyi apartmandan attırmak için
belediyeyi çağırmış.
kedi ona saldırmamış,tırmalamamış.
sadece kedinin varlığı onu rahatsız ediyor.
ben de dayanamayıp burnumu soktum.keşke bakan kişilerle konuşsaydın
başka bir yerde bakarlardı
hayvancağıza yazık dedim.
sonra da duymadığım laf kalmadı.
çocuğumun ciğerlerine acımıyormuymuşum
tüyleri dökülürmüş,kistim olacakmış
astım olacakmışım
hastalık kapacakmışım
evde hayvan beslenmesine karşıymış(ee dışarda da besletmiyosunuz)
hayatta benim evime gelmezmiş
(zaten bu sonuncuyu duyduktan sonra ben de film koptu.
çağıran da yok dedim.sonra o yumuşadı.sen çağır gene de canım falan dedi.)
genelde böyle laflara alışkınım
ve artık sinirlenmiyorum.
cevap da vermiyorum.
çünkü karşı tarafın bilmediği için böyle konuştuğunu biliyorum.
korkana saygım var.
ben de fareden korkarım.
korkmak başka birşey.
sevmek başka birşey.
bu kadar laf korkan birinin değil sevmeyen birinin lafları bence.
bunun yanında mutlu olduğum bir olay daha oldu.
işyerinden bir arkadaşım benimle minnoşun ilişkisini görüp
sokaktan yavru bir kedi sahiplendi.
1 hafta deneyeceğim dedi.
ama pek bırakacağa benzemiyor
ailesinin tüm karşı çıkmalarına rağmen.